9899%1,22
36,11% 0,02
37,75% 0,57
3386,17% 0,56
5491,29% 0,54
Denizli’nin Acıpayam İlçesine bağlı Dedebağ Mahallesi’nde Türk bayrağı dikili üzerinde iki türbe bulunduğuna inanılan Hıdrellez şenlikleri ve yağmur dualarının yapıldığı Yaren Tepesi’nde dal kırmak, yeşil koparmak 644 yıldır yasak
Denizli’de araştırmacı yazar İbrahim Afatoğlu, Denizli’nin Acıpayam İlçesine bağlı Dedebağ (Dedesil) Mahallesi’nde bulunan yöre halkının ‘Yaren’ ismini verdiği ardıç, çam ağaçlarıyla örtülü tepede “Büyük Dede” ve “Küçük Dede” diye saygı ve hürmet gösterilen iki türbe olduğunu, ‘kutsal orman’ diye bilinen bölgede dedeler gücenmesin diye 644 yıldır Yaren Tepesi’ndeki ağaçlardan bir dal bile kırmanın yasak olduğunu söyledi. Dedebağ’ın kurucusu Dede Rasûl’ün 13. yüzyılda Moğol baskısıyla birçok Oğuz boyu gibi batıya doğru göç ettiğini, Toros Dağlarını ve yaylalarını izleyerek, konar-göçer yaşam tarzıyla o çağlardaki adıyla Karaağaç-ı Gölhisar (daha sonra Garbikaraağaç ve Acıpayam adını almıştır.) ovasına geldiklerini anlatan İbrahim Afatoğlu, ‘O yıllarda Acıpayam ovasında “Karaağaç Baba” önderliğinde (Kumavşarı köyünde meftun.) Avşar Türkleri hüküm sürmektedir. Bölge Hamitoğulları’na bağlı bir beyliktir. Avşarlar ile Germiyanlar arasında çetin savaşların sürdüğü yıllarda obasıyla “Uluyol’u” izleyerek gelen Dede Rasûl ovada canhıraş bir savaşın sürdüğü görür ve çok üzülür. “Müslüman Türk’ün birbirini kırmasına gönlü elvermez.”. Savaşın yerli Avşarlarla Germiyanlar arasında olduğunu öğrenince “Yurtlarından olmasınlar, vatansız kalmasınlar” diye obasının savaşçıları ile Avşarlara yardım eder. Bu sayede savaşı Avşarlar kazanır. Karaağaç Baba, Germiyanlara karşı kazandığı zaferin sonunda “Dede Rasûl Bey, bana çok büyük bir iyilik yaptınız, dileyin benden ne dilerseniz,” der. Dede Rasûl de “Konargöçerliği bırakıp obama bir yurt arıyorum. Başkaca bir dileğim yoktur beyim,” diye yanıtlar. Avşar Beyi Karaağaç Baba; Dedesil Ovası’nı göstererek, şu gördüğün ova senin olsun veriyorum. Orası senin yurtluğun, dirliğin olsun. Oba halkın ile oraya yerleşip kök salasın, çoğalasın,” demiştir.’ Dedi
Tepe üstünde iki türbe
Mahallenin kurucusu, Dede Rasûl ve kardeşine ait iki türbenin Dedesil Ovasını tam gören halk arasında Yaren Tepesi olarak bilinen tepe üzerinde bulunduğunu anlatan İbrahim Afatoğlu, ‘Dedesil Ovasının dağlarla birleştiği yerde, bayrağımızın dalgalandığı ardıç, çam ağaçlarıyla örtülü bir tepe görünür. Mahalle sakinlerinin “Yaran” (yaren) dedikleri tepenin doruğunda, ağaçların gölgesinde Dede Rasûl ve kardeşinin türbeleri bulunmaktadır. Köylüler bu kabirlere “Büyük Dede” ve “Küçük Dede” diye saygı ve hürmet göstermektedir. Kutsal oldukları, dedelerin gücenmesinden çekindikleri için Yaran Tepesi’ndeki ağaçlardan bir dal bile koparmaya korkmatadırlar. Burası onlar için kutsal ormandır. Buradan bir ağaç kesenin dal kıranın rahatsız edileceğine inanılır. Onun için buraya ve bu ormana hiç kimse dokunmaz. Burada iki türbe için iki oluklu iki de çeşme yapılmıştır. Dedebağlılar her yıl Mayıs ayı başlarında Hıdrellez Şenliği veya mevsimin kurak geçtiği aylarda yağmur duası için Yaran Tepesindeki Dederasûl Dede ve Küçük Dede türbelerini ziyarete çıkar, “Mahya” tertip edilir. Bu ziyaret için günler önce “tellalar ünlenir” ve hazırlık yapılır. Bulgurlar, buğdaylar hazırlanır, erkeçler kesilir, horozlar, tavuklar kucaklanır. Ziyarette yenilecek, içilecekler için her aile imece usulü kendi gücünün yettiğince katkıda bulunur. Rengarenk giysilerle kadın kız, kızan yediden yetmişe kabını kacağını, kaşığını alan Yaran Tepesine yönelir. Yaşlılar at, eşek sırtında dudakları duada, gençler Dederasûl’den kalma olduğunu inanılan sancağımızı ve al bayrağımızı dalgalandırarak sabahın erken saatlerinde yollara dökülür. Dedesil Acıpayam’da (Garbikaraağaç) ovasında “sancakla şereflendirilmiş” mahallelerden biridir. Usta aşçıların gözetiminde kazanlar dolusu yemekler pişirilir; şerbetler, pekmezler hazırlanır, yer sofralarında kaşık sesleri, kuş cıvıltıları, sevinç naraları eşliğinde yenilir, içilirdi. Ağaçların koyu gölgesinde sohbetler.-yarenlik- yapılırdı. Günümüzde de bu gelenek yağmur duası şeklinde süregelmektedir’ dedi